4 Ağustos 1958 İstikrar Kararları

1954’e kadar Marshall yardımları, atıl fonların kullanılması ve genişleyen tarım arazileri gibi etkenlerden dolayı yukarı doğru seyir gösteren büyüme oranları, daha sonra düşüşe geçmiştir. Sert düşüşler neticesinde 4 Ağustos 1957 yılında bazı düzenlemeler yapılmıştır:

Dolar kuru 2.8 TL’den 9 TL’ye çıkarılarak devalüasyon yapılmıştır.

Kamu harcamalarında kısıntı ve KİT ürünlerine zam yapılmıştır.

422 milyon dolarlık dış borç ertelenmiş, dışarıdan 359 milyon dolarlık yeni kredi alınmıştır.

Dış ticarette serbestleşmeye gidilmiştir.

Emisyon hacmi kısıtlanmıştır.

Kararların makroekonomik veriler üzerindeki etkisi kayda değerdir (sayfa 200, tablo 7.5). Bu kararların alınmasındaki amaç her ne kadar enflasyonla mücadele olsa da amacına ulaşmamıştır. İthalat ihracatı geçtiği için dış ticaret açığı, kamu harcamaları gelirden fazla olduğundan dolayı da bütçe açığı artmıştır. Üretim kapasitesi ve enflasyon aynı seyrinde devam etmiş ve büyüme hızı düşmeye devam etmiştir.


10 Ağustos 1970 İstikrar Programı ve 1970’li Yıllar

1963 yılından itibaren 5 yıllık dönem içerisinde yatırım artırılması ve hızlı büyüme esas alınmış. 1968’den itibaren, 5 yıllık dönem içerisinde de milli gelirde yıllık ortalama %6.7’lik büyüme sağlanmıştır. 1960’ların sonunda ithalat artış oranı ihracatı geçince dış ticaret açığı 4 kat artmıştır. Buna ek olarak, büyüme hızındaki düşüş ve enflasyondaki hızlı yükselme ekonomiyi zora sokmuştur. Buna yabancı kredilerdeki azalma ve TL’deki aşırı değerlenme eklenince 10 Ağustos 1970 tarihinde hükümet tarafından şu istikrar kararları alınmıştır:

Devalüasyonla dolar kuru 15 TL’ye sabitlenmiştir.

Vergiler yükseltilmiş, maaş ve ücretler dondurulmuş, KİT ürünlerine zam yapılmıştır.

İthalatta teminat oranları düşürülüp, miktar kısıtlamaları azaltılmıştır.

Önceleri alınan krediler, ihracat artışı ve kısa vadeli dış borçlar sayesinde olumlu bir hava yakalansa da, 1978 petrol krizi sonucunda ithalatın ihracat karşısında hızlı artışı, döviz sıkıntısı ve kısa vadeli dış borç artışına sebep olmuştur. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı maliyetleri ve ABD’nin uyguladığı ambargo da ekonomiyi sıkıntıya sokmuştur (sayfa 201, tablo 7.6). Bunun sonucunda 1978’de enflasyon ve dış borç yükselmiş, büyüme oranı gerilemiştir. Sınırlanan üretim kapasiteleri de rekabet gücünü düşürmüştür. Siyasi istikrarsızlık sebebiyle 1980 yılına kadar uygulanan istikrar programları işe yaramamıştır.


24 Ocak 1980 Kararları

Ortodoks nitelikli politikalara dayanan 24 Ocak 1980 kararlarında ithal ikameci sanayileşme terkedilip ihracata dayalı sanayileşme benimsenmiştir. Piyasa ekonomisine dayalı, dışa açık ve ihracatı öne çıkaran kararlar şu şekilde özetlenebilir:

Devalüasyonla dolar kuru 70 TL yapılmış, döviz alım satımları serbest bırakılmıştır.

Fiyat Saptama-Kontrol Koordinasyon Komitesi kaldırılarak fiyatlar piyasa koşullarında belirlenmiştir.

Kredi ve vadeli mevduat faiz oranları serbest bırakılmıştır.

Kamu sektörünün küçültülerek özelleştirme politikalarının uygulanması gündeme alınmıştır.

Destekleme alımları sınırlandırılmış, sübvansiyonların kapsamı daraltılmıştır.

Dış ticarette serbestleşme amacıyla ihracat teşvik edilmiş ve ithaline izin verilmeyen mallar listesi çıkarılmıştır.

Yabancı sermaye teşvik edilmiş, 50 milyon dolara kadar olan girişler için Yabancı Sermaye Dairesi görevlendirilmiştir.

Alınan kararlar doğrultusunda makroekonomik göstergelerde kısa dönemde olumlu sonuçlar elde edilmiştir (sayfa 203, tablo 7.7). Askeri darbeye rağmen Turgut Özal sayesinde istikrar programı uygulanmış ve özellikle sanayi sektöründeki %9.9’luk üretim artışıyla beraber %4.8’lik büyüme yakalanmıştır. Enflasyon ve bütçe açığı azalmış, özellikle sanayi ürünlerinin ihracatı artmıştır. Fakat daha sonra faiz oranı rekabeti ve iflaslar yüzünden 1982’de Sermaye Piyasası Kanunu çıkarılmıştır. 2. Özal Hükümeti döneminde hızlı büyüme serbestleşmesi ile, işsizlik, kamu açıkları ve dış borçlar olarak kendini göstermiş, 1988 yılında ise yeni bir ekonomik kriz yaşanmıştır. Ücretlere yapılan %200 zam da ekonominin canlanmasında büyük bir etki gösterememiştir.

 


5 Nisan 1994 Kararları Krizin Ortaya Çıkış Süreci

1990-1993 yılları arasında, artan sermaye girişi, kamu harcamalarını artırıcı bütçe politikası ve kredilerdeki artışlar gibi nedenlerle yaşanan ekonomik büyüme başka sorunlara yol açmıştır. Kamu açıkları ve iç borçlanma nedeniyle yükselen faiz oranları döviz rezervlerinin giderek azalmasına neden olmuştur. Ayrıca ülkeye sıcak para girişi, TL’nin aşırı değer kazanmasına yol açmıştır. Bankacılık sektörü, kredi sağlama işlevinden uzaklaşmış, TCMB’nin piyasaya döviz enjekte etmesi de kırılganlık ve dalgalanmaları artırmıştır. 

1990 yılında 1.Körfez Savaşı nedeniyle banka mevduatları geri çekilmiştir. 1991 yılında yeni gelen iktidarın parasal disiplin konusunda yeterince hassas olamamıştır. Ayrıca 1994 yılındaki yerel seçimlerin kamu harcamalarına etkisi fazla olmuş ve uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürmüşlerdir. Tüm bu etkenler kriz ortamını oluşturmuşlardır.

5 Nisan 1994 Kararlarının Kapsamı

Bu kararlarla döviz piyasası ve dış dengede istikrarın sağlanması amaçlanmıştır. 5 Nisan Kararları, konjonktürel ve yapısal hedeflere yönelik kararlar olarak iki ana bölümden oluşur:

Kamu kesimi borçlanma gereği (KKBG) ve enflasyonu düşürmeye yönelik kamu harcamaları azaltılmış ve gelirler artırılmıştır.

Mevduatlara getirilen garanti 50 milyondan 150 milyona yükseltilmiştir. 1994’te ise tüm mevduatlara garanti gelmiştir. Hazine’nin Merkez Bankası’ndan kısa vadeli avans kullanımına sınırlama getirilmiştir.

KİT’lerin düzenlenmesi, özelleştirme politikaları, sosyal güvenlik reformu ve tarımsal destekleme ile ilgili kararlar alınmıştır.

Hem Ortodoks hem heterodoks özellik gösteren 5 Nisan kararları tam anlamıyla uygulanamamıştır. Enflasyon çok fazla artmış, para arzı daralmıştır (sayfa 205, tablo 7.8). Diğer taraftan ise, ekonomik daralmanın olumlu etkileri görülmüştür. TL’nin değer kaybıyla pahalı hale gelen ithalat gerilemiş, gelişen ihracat sayesinde de cari açık 14 milyar dolardan 5 milyar dolara gerilemiştir. Olumlu hava süreklilik arz etmemiştir. 1994 yılında mevduatların geri çekilmesiyle banka iflasları yaşanmıştır.


1995-1999 Döneminde Ekonomik Gelişmeler ve İstikrar Tedbirleri

1996 yılıyla birlikte Türkiye ve AB arasında Gümrük Birliği’nde son döneme girilmiştir. AB ürünlerine gümrük vergilerinin kaldırılması sonucunda dış ticaret açığı artmıştır. 5 yılda değişen 7 hükümet yüzünden siyasi istikrarsızlıktan etkilenen bir ekonomi gözlemlenmiştir. 1997 Güneydoğu Asya Krizi, Latin Amerika ve Rusya’yı etkiledikten sonra İMKB’de değer kaybı olarak kendini göstermiştir. Küresel kriz, sıkı maliye politikalarıyla birleşince ekonomik durgunluk olmuştur. 1998’de ihracat ve ithalattaki daralma, gerileyen büyüme rakamlarına yol açmıştır. Mali milat ve mali reform paketi yürürlüğe konsa da KKGB sürekli artmıştır. Bu dönemdeki istikrar tedbirleri şunlardır:

1997 sonuna doğru alınan acil tedbirler krizin Türkiye’ye sıçramasına mani olsa da azalan ihracat reel sektörü etkilemiştir.

Haziran 1998’de IMF ile Yakın İzleme Anlaşması imzalanmıştır.

Aralık 1998’de ithalatı azaltıp ihracatı artırmaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

1999 yılında yaşanan depremler kamu harcamalarını artırmıştır. Bu da ekonomide küçülmeye ve bütçe açığında artışa neden olmuştur. Bunun sonucunda, 1999 yılı sonunda IMF ile 3 yıllık Stand-by Düzenlemesi kararlaştırılmış ve Enflasyonla Mücadele Programı yürürlüğe konmuştur.


Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri ile Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Türkiye, 1950 sonrası en büyük ekonomik daralmayı 2001 yılında -%9.5 olarak görmüştür. Bütçe açıkları artmış, cari denge bozulmuş, devalüasyon da gelmeyince yabancı sermaye ülkeyi terk etmeye başlamıştır (sayfa 208, tablo 7.9). Ekim 2000’de döviz rezervlerinde azalma ve sonrasında bankaların likidite ihtiyacının artması, faiz oranlarının yükselmesi ve Merkez Bankası’nın pasif tutumu bazı bankaların iflasına neden olmuş, MGK toplantısında Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan gerginlik de kırılgan olan piyasalarda büyük bir krize yol açmıştır.

Bu videoyu izleyiniz...

İMKB, bir gün içerisinde %14,6 değer kaybetmiş, gecelik faiz oranları %4000’e ulaşmıştır. Hükümet ilk tepki olarak dalgalı kura geçmiş ve TL, dolar karşısında %50’ye yakın değer kaybetmiştir. Reel sektördeki tüm harcamalar gerilemiş, milli gelir %9,5 azalmıştır. Bunun dışında bütçe açığı ve ithalat azalmıştır. Kriz nedeniyle Nisan 2001’de Merkez Bankası Kanunu çıkarılmış ve Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı yürürlüğe konmuştur. Bu programın asıl amacı, güven bunalımı ve istikrarsızlığı ortadan kaldırıp kamu yönetimi ve ekonomiyi yeniden yapılandırmaktır. 1990’lı yıllardan beri bankacılık sektörü halkın parasını yatırıma sevk etmek yerine hükümetlerin açıklarını kapatmaya çalışmıştır. Kriz öncesi 20 banka iflas etmiş veya devlet el koymuştur. Bu sebeple Mayıs 2001’de Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı açıklanmıştır. Programın temel amacı, bankaların sorunlarını çözüme kavuşturmak ve kamu bankalarını mali istikrarsızlık unsuru olmaktan çıkarmaktır. Yeni istikrar programının en önemli özelliği, enflasyonla mücadelede döviz çapası yerine “örtük enflasyon hedeflemesi” stratejisinin benimsenmesidir. 2001 yılında 42 adet bütçe dışı fon kapatılmış, döviz hesaplarına uygulanan gelir vergisi stopaj oranları yükseltilerek Türk lirası mevduatları özendirilmiştir.