Finansal analiz açısından borç oranlarının önemi büyüktür. Bir işletmenin borç miktarı, kısa ve uzun vadeli kredi verenleri yakından ilgilendirir. İşletmeler borçla finansmana ağırlık verdikçe risk artmakta, kreditörlerin güvencesi azalmaktadır. Örneğin işletmede kaynakların %85’i borç ile finanse edilmişse, kreditörlerin haklarına zarar vermeksizin, işletmede varlıkların değeri sadece %15 düşebilir. Tersi durumda, yani işletme kaynaklarının %15’i borçla finanse edilmişse, varlıkların değeri %85 düşse bile kreditörlerin haklarına zarar gelmez.

İşletmenin gelirleri ve varlıkları üzerinde öncelikle borç verenlerin hakları olduğu için, faaliyetlerdeki dalgalanmalardan daha çok hissedarlar etkilenirler. Dolayısıyla daha fazla borçlanmayla artan riskten, hissedarlar daha çok etkilenecektir.

Finansal yapıyla ilgili aşağıdaki oranları inceleyeceğiz:
• Borç oranı
• Borç-öz sermaye oranı
• Faizin kazanılma sayısı
• Sabit yükümlülükleri karşılama oranı

Burada hesaplayacağımız oranlar için şu aralıkta olmalı gibi net standartlarla değil sektör ortalamalarına bakarak yorum yapacağız.


Borç Oranı: Oran, işletme varlıklarının ne kadarının kreditörlerce karşılanmakta olduğunu gösterir. Toplam borçlar, işletmenin hem kısa hem de uzun vadeli tüm borçlarını içerir. Borç oranı aşağıdaki şekilde hesaplanır:

Borç oranı arttıkça sabit nakit çıkışı gerektiren faiz masraşarı da artar. Eğer borç oranı çok yüksekse, iktisadi daralmaların olduğu ortamlarda faiz masraşarını karşılayacak düzeyde nakit akışı sağlamada zorluklarla karşılaşılabilir. Yeni fonlara ihtiyaç olduğunda, yeni kreditörlerin bulunması zorlaşacak ve maliyet yüksek olacaktır.

A işletmesinin 2010 yıl sonu itibariyle borç oranı :

Oran işletme varlıklarının %58 inin kreditörlerce finanse edildiğini gösterir.

 

Sektör Ortalamaları

A İşletmesinin

Borç Oranı

0,47

0,58

Borç/Öz Sermaye

0,89

1,39

Faizin Kazanılma Sayısı

6,70

3,63

Sabit Giderleri Karşılama Oranı

4,5

1,63

 

Sektör ortalamasının %47 olduğu bu sektörde, A işletmesinin daha fazla borca yer verdiği görülmektedir. Bazen borç oranı hesaplanırken kısa ve uzun vadeli borçların toplamı değil de yalnızca uzun süreli borçlar toplamı kullanılmaktadır. Analizin amacına bağlı olarak daha doğruyu yansıtacaksa o oranın seçilmesi uygun olacaktır. İşletmeler arasında bir karşılaştırma yapılıyorsa, bu durumda oranın aynı şekilde hesaplanıp hesaplanmadığına dikkat edilmelidir. Toplam varlıkların hesaplanmasında varlıkların değerinden birikmiş amortismanların düşülmesi gerekmektedir.

 


Borç-Öz Sermaye Oranı:

 

Oran, borç oranına benzer olup, işletmenin sahipleri tarafından finanse edilen miktarla kreditörlerce finanse edilen miktar arasındaki ilişkiyi gösterir. Faiz masrafları, genellikle bir yıldan uzun vadeli borçlar üzerinde yoğunlaştığından, oranın hesaplanmasında uzun vadeli borç-öz sermaye oranı kullanılır. Ayrıca oranda, kullanıldığı amaca bağlı olarak, imtiyazlı hisse senetleri öz sermayenin bir unsuru olmaktan çok borçlar içinde düşünülür. İmtiyazlı hisse senetleri, adi hisse senetlerine kıyasla bir öncelik hakkını temsil ederler. Dolayısıyla adi hisse senedi sahipleri bir işletmeyi incelerken, imtiyazlı hisse senetlerini genellikle borç olarak kabul ederler.  İmtiyazlı hisse senetleri melez karakterli finansal varlıklardır. Sürekli kâr payı ödemeyi gerektirmesi nedeniyle tahvil, ortaklık hakkı vermesi nedeniyle hisse senedi özelliğine sahiptir.

A işletmesinin 2010 yılsonu itibarıyla borç-öz sermaye oranı:

Bir diğer ifadeyle A işletmesinin 2010 yılı sonu itibariyle borç-öz sermaye oranı %138,3’tür. Endüstri ortalamasının %89 olduğu bu sektörde A işletmesinin daha çok borç kullandığı görülmektedir. Oran, A işletmesine borç verenlerin sektör ortalamasına oranla daha az güvenlik marjına sahip olduklarını gösterir.

 

Faizin Kazanılma Sayısı: Faizin kazanılma sayısı aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanabilir:

Bu oran işletmenin cari kazançlarının cari faiz ödemelerini ne derecede karşılayabileceğini gösterir. Sağlıklı bir firmada faiz ödemelerinin çok üstünde faiz ve vergi öncesi gelir (FVÖG) vardır. A işletmesi için bu oran:

Bu, A işletmesinde faiz giderlerinin 3,65 katı kadar faaliyet kârının olduğunu ifade eder. Bu rakam, endüstri standardı olan 6,7’den oldukça düşüktür. Bu da A işletmesinin faaliyetlerini finanse etmede kreditörlere daha fazla ağırlık verdiğini, riskini artırdığını gösterir.

 


Sabit Giderleri Karşılama Oranı: Faizin kazanılma sayısına benzemekle birlikte, daha geniş kapsamlı diğer bir oran da işletmenin sabit giderlerinin ne oranda kazanıldığını gösteren orandır. Sabit giderleri karşılama oranı aşağıdaki eşitlik yardımıyla elde edilir:

 

 

Sabit giderleri karşılama oranı, sabit bir oranda ödeme yükü gerektiren giderler önemli boyutlara ulaşıyorsa hesaplanmalıdır. Sabit giderlere örnek olarak kiralar, faizler, tahvillerin yıllık anapara taksitleri vb. ödemeler verilebilir. Bu gibi ödemelerin ortak yönü bir yasal anlaşma sonucu doğmuş olmalarıdır. Bazıları vergi açısından gider olarak kabul edilirken, bazıları kabul edilmezler. Vergi açısından gider kabul edilmeyen türden ödemeler söz konusu ise, bu gibi ödemelerin vergiden önceki baza çevrilmesi gerekir. Örneğin, tahvillerin yıllık taksitlerinde bu durum söz konusudur. Tahvillerin yıllık taksitlerle geri ödenmesi söz konusu olduğunda (ödenim fonu), ödenim fonunun vergiden önceki baza çevrilmesi gerekir. Bunun için söz konusu taksit “1- Vergi Oranı” na bölünür. A işletmesinin 2010 yılı için sabit giderleri karşılama oranı

[(11.520.000+150.000)] / [(3.160.000+150.000.000+2.000.000 / 1-0,48)] = 1,63

olarak bulunur. (İşletmenin kira ödemeleri 150.000.000 TL, diğer sabit ödemeleri ise 2.000.000 TL’dir.) Endüstri ortalamasının 4,5 olduğu bu sektörde A işletmesinin ilgili oranı 1,63 olup, oldukça düşük bir değerdedir. Dolayısıyla A işletmesinin riskinin yüksek olduğu, yüksek borç oranı ve düşük sabit giderleri karşılama oranıyla da deflasyonist dönemlerde büyük bir finansal güçlükle karşılaşabileceği söylenebilir.