Türk finans sektörünün başlıca oyuncuları, Merkez Bankası, bankalar, banka dışı mali kuruluşlar (faktöring, finansal kiralama, tüketici finansman şirketleri ile varlık yönetim şirketleri), sigortacılık şirketleri ve sermaye piyasası kuruluşlarıdır. Finansal hizmetlere erişim kanalları da bankaların kontrolündedir. Zira finans sektöründeki her 10 kişiden 9’u bankalarda çalışmaktadır.

Türkiye’de Bankacılık Sektörü

Türkiye’de bankacılık sektörü; banka ve şube sayısı, çalışan sayısı, bilanço büyüklüğü ve sektör payları açısından incelenebilir.

Banka ve Şube Sayısı

Türkiye’de 2012 yılı şubat ayı itibarıyla 48 banka faaliyet göstermektedir. Bu bankalardan 31’i mevduat bankası, 4’ü katılım bankası, 13’ü ise kalkınma ve yatırım bankasıdır. Mevduat bankalarının 3’ü kamu sermayeli, 12’i özel sermayeli, 16’ı yabancı sermayeli banka görünümündedir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde bulunan 1 adet Fon Bankası, özel bankalar arasında gösterilmiştir. Katılım bankalarının ise 1’i özel sermayeli iken 3’ü yabancı sermayeli banka statüsündedir. Görüldüğü gibi sistemdeki 35 banka doğrudan fon toplama yetkisine sahip, 13'ü ise dolaylı fon toplama yetkisine sahip bankalardan oluşmaktadır.

Türk finans sektöründe faaliyetlerinin yoğunlaştığı alanlar itibarıyla uzman banka türlerinin neredeyse tamamı görülebilmektedir. Diğer bir ifade ile T.C. Ziraat Bankası gibi tarım sektöründe yoğunlaşmak üzere kurulmuş, T.Halk Bankası, Şekerbank gibi kooperatif bankası şeklinde ortaya çıkmış ya da İhracat Kredi Bankası gibi münhasıran ihracat-ithalat işlemlerine aracılık eden veya Takasbank gibi takas-teslim bankası şeklinde örgütlenmiş bankalar ile karşılaşılabilmektedir.

Çalışan Sayısı

Şube sayısındaki artışa paralel olarak bankalarda çalışan sayısında da artış yaşanmaktadır. 2005 yılında bankacılık sektöründe 138.724 kişi çalışırken, bu sayı 2011 sonunda 195.000’e ulaşmıştır. Bu dönemde personelini en fazla artıran bankalar katılım bankaları olmuştur.

Bilanço Büyüklüğü

2011 yılı sonunda 2005 yılına göre toplam aktifler %199 oranında artış göstermiştir. 2005 yılında, bankacılık sistemi aktif toplamının GSYİH’ye oranı %62,5 iken 2011 yılında bu oran %100’ü aşmıştır. Bankacılık sistemindeki büyümenin başlıca nedenleri, hızlı ekonomik büyüme ve piyasa beklentilerinin olumlu yönde sürmesi, uluslararası piyasadan borçlanma imkânlarının devam etmesi, Türk bankalarına olan güçlü talep, öz kaynakların güçlendirilmesi ve rekabetin güçlenmesidir.


Bankaların Faaliyetleri

Bankaların faaliyetleri; bankacılık işlemleri, sermaye piyasası işlemleri, sigortacılık işlemleri ve diğer işlemler başlıkları altında toplanabilir. Mevduat bankaları, finansal kiralama işlemleri dışındaki tüm işlemleri yapmaktadırlar. Katılım bankaları mevduat toplayamamakta diğer tüm işlemleri yapmaktadır. Kalkınma ve yatırım bankaları ise mevduat ve katılım fonu kabulü dışındaki tüm işlemlere aracılık etmektedir.

Aktif Faaliyetler

Bankaların aktif faaliyetlerinin bütününü gösteren bilançolarının büyüklüğünün Gayrisafi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranı 2005 yılından itibaren her yıl artan bir seyir izlemiştir. Bankaların aktif büyüklüğü, 2011 yılında da GSYH’yı aşan bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bankaların ihtiyatlı hareket ederek aktiflerinin en az %10’una yakınını likit aktif niteliğindeki yatırımlardan oluşturdukları görülmektedir.

Kredi Kullandırma

Para cinsleri itibarıyla ise 2002 yılında Yabancı Para (YP) cinsinden kullandırılan kredi kullandırmaya ağırlık verildiği ancak 2003 yılından itibaren Türk Parası (TP) kredi kullandırmaya yöneldiği dikkati çekmektedir. Son yıllardaki gelişim trendine bakıldığında kredilerin %25 ile %30’luk kısmının döviz cinsinden kullandırılmakta olduğu sonucu çıkarılmaktadır.

Sorunlu Krediler

Bir bankanın, müşterisine kredi kullandırmasından sonra üç olay meydana gelebilir: Birincisi; sözleşme şartlarına göre kredinin anapara ve faizi banka tarafından vadesinde tahsil edilir. İkincisi; kredi şartları banka ve müşteri yönünden tatminkâr olacak şekilde yeniden belirlenir. Üçüncüsü ise kredinin anapara ve faizlerinin, sözleşme şartlarına uygun olarak tahsili şüpheli hale gelir veya tahsil edilemez ve kredi sorunlu hale gelir. Sorunlu krediler;

Borçlusunun öz kaynaklarının veya verdiği teminatların borcun vadesinde ödenmesini karşılamada yetersiz bulunması nedeniyle tamamının tahsil imkânı sınırlı olan ve gözlenen sorunların düzeltilmemesi durumunda zarara yol açması muhtemel olan veya

Borçlusunun kredi değerliliği zayıflamış olan ve kredinin zafiyete uğramış olduğu kabul edilen veya mevcut koşullarda geri ödenmesi veya tasfiyesi muhtemel görünmeyen veya tahsilinin mümkün olmadığına kanaat getirilen veya

Anaparanın, faizin veya her ikisinin tahsili vadesinden veya ödenmesi gereken tarihlerden itibaren doksan günden fazla geciken veya

Borçlusunun işletme sermayesi finansmanında veya ilave likidite yaratmada sıkıntılar yaşaması gibi nedenlerle anaparanın veya faizin veya her ikisinin bankaca tahsilinin vadesinden veya ödenmesi gereken tarihten itibaren doksan günden fazla gecikeceğine kanaat getirilen veya vadesi gelen veya ödenmesi gereken kredi tutarlarının tamamının kredi sözleşmesinde yer alan hususlar çerçevesinde banka tarafından tahsilinin sağlanamayacağı kuvvetle muhtemel olan kredilerdir.

Yakın İzlemedeki Krediler

Tahsilinde sorun yaşanma potansiyeli yüksek olan kredileri ifade eden yakın izlemedeki krediler ve diğer alacaklar;

Kredilendirilebilir nitelikte finansman yapısına sahip gerçek ve tüzel kişilere kullandırılmış olan ve anapara veya faiz ödemelerinde halihazırda herhangi bir sorun bulunmayan, ancak, borçlunun ödeme gücünde veya nakit akımında olumsuz gelişmeler gözlenmesi ya da bunun gerçekleşeceğinin tahmin edilmesi veya krediyi kullananın önemli ölçüde finansal risk taşıması gibi nedenlerle yakından izlenmesi gereken veya

Anapara veya faiz ödemelerinin kredi sözleşmesinde yer alan şartlara uygun olarak yapılmasında sorunlar doğması muhtemel olan ve bu sorunların giderilmemesi durumunda borcun tamamının veya bir kısmının geri ödenmeme riski bulunan veya

Geri ödenmesi kuvvetle muhtemel bulunmakla beraber, mazur görülecek çeşitli nedenlerle anapara veya faiz ödemelerinin tahsili, vadelerinden veya ödenmesi gereken tarihlerden itibaren otuz günden fazla geciken ancak tahsil imkanı sınırlı kredi için gerekli gecikme süresi koşulunu taşımayan veya

Borçlusunun kredi değerliliği zayıflamamış olmakla birlikte düzensiz ve kontrolü güç bir nakit akımı yapısına sahip olması nedeniyle zafiyete uğrama ihtimali yüksek olan, krediler ve diğer alacaklardır.

Menkul Değer Yatırımları

Bankaların 2005 yılından itibaren ikinci önemli yatırım kalemine dönüşmüş olan menkul değerlere yaptıkları yatırımlar değerlendirildiğinde portföyün ortalama 1/3’lük kısmının vadeye kadar elde etmek tutma yani yatırım amaçlı oluşturulduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Pasif Faaliyetler

Bankaların pasif değerleri; mevduat ve katılım fonu, yurtdışı bankalardan temin edilen borçlar, menkul kıymet ihraçları ve öz kaynaklardan oluşmaktadır.

Doğrudan Fon Toplama

Yıllar itibarıyla değişmekle birlikte doğrudan toplanan fonların % 60 ile % 65 arasındaki kısmının TMSF güvencesine tabi olan tasarruf mevduatı ve katılım fonundan oluşmaktadır. Doğrudan toplanan bir diğer fon türü ise ticari mevduattır.

Mevduat ve katılım fonu şeklinde doğrudan fon arz eden tarafların halen YP cinsinden fon tercihlerinin güçlü olmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Doğrudan toplanan fonların %95’inden fazlası Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerden temin edilmektedir.

Dolaylı Fon Toplama

Yatırımlarını dolaylı fonlar ile finanse etmek durumunda olan kalkınma-yatırım bankalarının en önemli kaynak kalemi yurtiçinde ya da yurtdışında kurulu bankalardan aldıkları borçlardır. Doğrudan fon toplama yetkisine sahip olan mevduat ve katılım bankaları yönünden bakıldığında ise diğer kaynaklar içinde repo yoluyla sağlanan fonların birinci sırada yer aldığı görülmektedir. Ancak, söz konusu kaynakların YP cinsinden olması döviz kuru riskinden korunma baskısı yaratmaktadır.


Diğer Bankacılık Faaliyetleri

Bankaların bilanço dışında izledikleri ve belli bir koşulun yerine getirilmemesi halinde yükümlülük üstlendikleri diğer bankacılık faaliyeti kapsamındaki işlemlerin 2/3’ünden fazlasını teminat mektupları yoluyla verilen garanti ve kefaletler oluşturmaktadır. İkinci ağırlıklı garanti ve kefalet türü ise dış ticarete yönelik olan akreditif işlemleridir. Aktif-pasif arasında vade uyumsuzluğu ile bilanço içinde yabancı para açık pozisyon nedeniyle, türev işlemler genellikle kur ve faiz artışlarına karşı koruma sağlamak için yapılmaktadır.


Bankaların Görünümü

Türk finans sektöründe bankaların ağırlıklı paya sahip olması doğal olarak bu kuruluşların verimlilik ve finansal sağlamlıklarının önem derecesini daha da arttırmaktadır. Zira bankaların yaşayabilecekleri sıkıntılar çok hızlı bir şekilde finans sektörünün tamamını etkileme potansiyeli taşımaktadır. Bu durum bankalara Türk finans sektörünün sistemik önemi haiz kuruluşları olma gibi bir misyon yüklemektedir.

Verimlilik

Verimlilik göstergeleri şube ve personel bazında ve işletme bazında analiz edilmektedir.

Şube ve Personel Verimliliği

Şube başına aktif ve kâr tutarı kalkınma-yatırım bankalarında daha yüksektir. Kalkınma-yatırım bankalarının büyük tutarlı kurumsal kredi kullandırmasına karşın az şubeli olmaları daha verimli bir şube performansı görüntüsünün oluşmasına neden olmaktadır.

İşletme Verimliliği

İşletme giderlerinin toplam gelirlere oranı en yüksek olan banka türü katılım bankalarıdır. En düşük olan banka türü de kalkınma-yatırım bankalarıdır. Ancak, kalkınma ve yatırım bankalarının işletme giderleri artma eğilimindedir. Mevduat bankaları çok fazla sayıda personel ve şube ile faaliyet göstermelerine karşın işletme verimliliği bakımından sektör ortalamasını yakalamış bankalardır.

Finansal Sağlamlık

Bankaların finansal sağlamlığına etki edebilecek gelişmeler kârlılık performansına bakılarak analiz edilebilir. Faiz ve faiz dışı gelirler ile giderler arasındaki ilgi ve dengelerin nasıl gelişmekte olduğunun ve sürdürülebilirliğinin analizi bunun örneklerini oluşturmaktadır. Bu analizlere, sorunlu krediler ve muhtemel zararlar için ne ölçüde karşılık ayırıldığı, yeterli olup olmadığı değerlendirmeleri de dahil edilmelidir. Bunun yanı sıra bazı göstergelere de bakılmalıdır. Bunların başında özkaynak (sermaye) yeterliliği ve öz kaynak unsurlarının kalitesine ilişkin göstergeler gelmektedir. Ayrıca, geçmişte yaşanan deneyimler döviz kuru, likidite gibi risklerin gelişiminin de değerlendirilmesi gereğini göstermiştir.

Öz kaynak Yeterliliği

Bankaların maruz kalabilecekleri risklere karşılık bulundurmaları gereken öz kaynak tutarını belirleyen ölçüt sermaye yeterliliği rasyosudur (SYR). Öz kaynak ana ve katkı sermaye olmak üzere iki bileşenden hesaplanmaktadır. Ana sermaye ödenmiş sermaye ve benzeri unsurlardan oluşmaktadır. Ana sermayenin ağırlıklı olması sermaye kalitesinin yüksek olduğu şeklinde değerlendirilir.

Piyasa riski, genel piyasa riski, spesifik risk, kur riski, emtia riski ve takas riski olmak üzere beş risk bileşeninden oluşmaktadır. Genel piyasa riski, alım-satım amaçlı yatırım yapılan tahvil, bono ve benzeri faize dayalı finansal araçlarda faiz oranı değişmelerine, hisse senedi ve hisse senedi benzeri ortaklık hakkı sağlayan finansal araçlarda ise bunların fiyatlarındaki değişmelere bağlı olarak maruz kalınabilecek zarar olasılığı için hesaplanmaktadır.

Döviz Kurlarının Değişmesinin Etkisi

Bankaların döviz varlıkları ile döviz yükümlülüklerinin Türk Lirası cinsinden karşılıkları arasındaki fark yabancı para pozisyon olarak adlandırılır. Pozisyonun büyüklüğü kur riskine maruz kalınan tutarı ifade eder. SYR’nin hesaplanmasında piyasa riskine dahil edilen kur riskini sınırlandırmak için ayrıca yabancı para net genel pozisyon tutarının bankaların öz kaynaklarının %20’sini aşmaması kuralı getirilmiştir.

Belli bir sure içinde vadesi gelecek varlıklar ile yükümlülükler arasındaki fark likidite açığı ya da fazlasını oluşturmaktadır. Herhangi bir vade diliminde likidite açığı oluşması bankanın o vade diliminde finansman sorunu yaşayabileceğinin göstergesi olarak dikkate alınabilir.