Arz, talep ve piyasa…

Ekonomi konuşulurken her iki kelimeden biri bu üç kelimeden birini içeriyor. Piyasanın tanımını zaten bir önceki derste vermiştik. Yine pazar örneğinden devam edelim. Pazarcının tezgaha koyduğu domatesleri arzı, müşterilerin alışları da talebi, bu ortama da piyasa deniyor. Pazarda tek bir domates satıcısı yok değil mi? Hatta pazarda farklı tezgahlarda farklı fiyatlarla da karşılaşıyorsunuz. Biri kilosunu 10 liraya, başka biri de aynı domatesi 3 liraya satabilir. Bunu düzenleyen bir durum var mı? Pazar için yok. İşler büyüdüğünde fiyat düzenleyiciler devreye giriyor ama biz şimdilik pazardan dışarı çıkmayalım.

Pazardaki domates fiyatına devlet baba müdahale etmiyor ver herkes kafasına göre fiyat koyuyorsa buna serbest piyasa deniyor. Aslında kafasına göre fiyat koymuyor, bunları anlattık değil mi? Hatırladın mı? Evetse devam, hayırsa bir önceki derse…

Peki ne kadar domates alacağımızı, ne kadar talep edeceğimizi neye göre belirliyoruz?

İktisat dilinde şöyle:

Malın kendi fiyatı,

Tüketicinin geliri,

İlişkili malların fiyatları,

Tüketicinin zevk ve tercihleri,

Tüketicinin beklentileri.

Anket yapıp neye göre domates seçiyorsunuz diye sorsak bu cevapların hepsini bulurduk. Ama bilim dili biraz daha farklı oluyor. Hatta ki ilk yayınlayan kazanıyor…

Diyelim ki bir simülasyonda yaşıyoruz ve bu simülasyona göre her şey sabit ve önceden belli. Havanın hangi gün nasıl olacağı belli, polen taşıyan arı sayısı belli, tohumların kalitesi belli, o belli şu belli bu belli… Kısaca domatesin fiyatını üretim faktörlerinden hiçbiri değiştirmiyor, domatesin maliyetini etkileyebilecek tüm değişkenler sabit.

Dikkat, kitabi tanım alarmı:

“Diğer tüm değişkenler sabitken (Ceteris Paribus), bir mala olan talep miktarı ile malın kendi fiyatı arasındaki ters orantılı (negatif) ilişki talep kanunu olarak adlandırılır.”

Yani domatesin fiyatı ne kadar yüksek olursa o kadar az talep ederiz, fiyat düşerse o kadar daha fazla talep ederiz. Yarım liraya domates bulursak muhtemelen 200 kavanoz falan kışlık hazırlarız. Ama kilosu 20 lira olursa muhtemelen balkonda saksıda domates yetiştirmeye başlarız ya da domatesin ikamesi olabilecek başka ürünlere yöneliriz.

Diyelim ki salkım domates fiyatları uçtu ve çeri domates fiyatları ucuz kaldı. Rasyonel biri gidip çeri domates alır. İşte buna da ikame etkisi deniyor.

Ben illa da salkım domates yerim, 3 kilo değil de 1 kilo alırım artık n’apalım diyorsan, gelir etkisine maruz kalmış oluyorsun.

Asgari ücretle çalışan ve 4 kişilik bir aileyi doyurmak zorunda olan motorlu kurye kardeşimiz Rıfat’ı ele alalım.

Rıfat ve ailesi sinemaya gitmek istiyor ama adam zaten ayı zor çıkarıyor. Mucize oldu ve asgari ücretlere %200 zam geldi. Artık Rıfat ayda 4 kere sinemaya gider hale geldi. İşte gelir artınca talebi de artan sinema bileti gibi mallara iktisatçı hocalarımız “normal mal” demiş.

Rıfat işe giderken toplu taşıma kullanıyordu ve artık taksiyle seyahate başladı. Bu durumda ise toplu taşıma “düşük mal” olarak tanımlanıyor. Yani gelir arttıkça talep azalıyorsa bu mala düşük mal veya adi mal diyorlar.

Rıfat çok çay içiyor, çok da şeker atıyor. Ama yazık adama, zor geçiniyordu. İnanılmaz bir şey daha oldu ve ÇAYKUR çay fiyatlarında aşırı bir indirime gitti, zaten zarar ediyoruz battı balık yan gider diyerek çakıyor çay fiyatlarını aşağı. Rıfat aldığı çay miktarını arttırıyor. Ama fiyatı değişmemesine rağmen aldığı şeker miktarını da arttırıyor. Evet şeker, çayın neyi oluyor yani şekere nasıl bir mal demeliyiz?

Tahminleri alalım

Evet doğru cevap Tamamlayıcı mal olacaktı.

“Tamamlayıcı mal” nedir diye sorulduğunda artık cevap verebileceksiniz. Çok önemli bir şey öğrendiniz gerçekten :D

 

Şimdi de arz nedir diyelim ve anlatmaya başlayalım.

Fabrikatör Birhan don lastiği üretiyor. Bu donu da belirli bir dönemde farklı birim fiyatlardan satmak istiyor ve piyasaya sunuyor. Bununla beraber Otelci Mert de turistleri otelinde ağırlayarak para kazanmak istiyor. Bunun için bir sürü animasyon, hediye spa ve masajlar falan filan sunuyor.

İşte Birhan ve Mert, mal ve hizmet arz etmiş oldular. Arz bu işte, bu kadar.

Nasıl ki talebi etkileyen maddelerimiz vardı, arzı etkileyen durumları maddelemeden geçemeyiz.

Malın kendi fiyatı,

Üretim girdilerinin fiyatları,

Üretim sürecinde bu malla ilişkili olan diğer malların fiyatları,

Teknoloji,

Üreticinin beklentileri.

 

Birhan don lastiği üretirken kullandığı üretim faktörlerinde ve don lastiği için gerekli olan ara malların tümüne üretim girdileri deniyor. Bu girdilerdeki değişimler üretici maliyetini arttıracağından her fiyat düzeyinde de Birhan’ın piyasaya arz edeceği ürün miktarı daha da azalacak.

Bir malın üretiminde kullanılan üretim faktörlerinin (emek, sermaye, toprak, girişimcilik) ve ara mallarının tümüne üretim girdileri denilir. Girdi fiyatlarındaki bir artış üreticinin maliyetlerini de artıracağından her fiyat düzeyinde üreticinin arz etmek isteyeceği ürün miktarı daha az olacaktır.

Piyasa Dengesi ne zaman kurulacak?

Birhan’ın üretip arz ettiği don lastikleri ile piyasanın talebi orta noktada buluştuğu zaman piyasa dengesi kurulmuş oluyor. Tamam lan anlaştık denilen fiyata da denge fiyatı deniyor.

Denge fiyatı dışında, don lastiğinin birim fiyatlarında oluşan talep ve arz miktarları birbirinden farklı olduğu durumda da piyasa dengesizliği oluşuyor. Bu denge illaki sağlanıyor ve piyasa belirli bir fiyatta konsensüs ulaşıyor. Bunu çokça döviz kurlarında, hisse senedi fiyatlarında da görüyoruz. İllaki fiyat belirli bir yerde dengeye ulaşır, çok takılmayın.