Yargılama Usulüne İlişkin Denetim

Görevli Mahkeme Sermaye Piyasası Kurulu bir kamu tüzelkişisidir ve yetkili olduğu alanda faaliyette bulunurken bunları idari işlem ve eylemlerle yerine getirir. Kurul kararları idari işlemler olarak nitelendirildiğine göre, idari bir ihlal sonucu verilen zorlayıcı nitelikteki Kurul işlemleri de idari yaptırımlardır. İdarenin yaptığı bir idari işleme karşı da idari yargıda dava açılması gerekmektedir. Sermaye Piyasası Kurulunun uyguladığı idari para cezalarına karşı ise adli yargı yoluna başvurulması gerekmektedir. Diğer yandan SerPK m. 116 gereği, Bu Kanun da tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı yargılama yapmaya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği asliye ceza mahkemeleri yetkilidir.

Yetkili Mahkeme Sermaye Piyasası Kanunu’nda yetkili mahkeme öngörülmediğinden 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun yetki ile ilgili genel kuralları uygulanır. Buna göre, genel yetki kuralı uyarınca, dava konusu idari işlemi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi yetkilidir. Tam yargı davalarında ise zararı doğuran hukuki uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili idare mahkemesinde uyuşmazlık çözümlenecektir.

İdari Merci Tecavüzü İdari merci tecavüzü, bir idari işlemin, kanunlarda gösterilen idari merciler atlanarak ya da söz konusu idari itiraz prosedürü tekemmül ettirilmeden doğrudan davaya konu edilmesi hâlidir. İdari başvuru süresi içinde, yönetime başvurulması durumunda, yönetimin başvuru üzerine verdiği karara karşı iptal davası açılabilmektedir. İlgili tarafından idari başvuru süresi içinde doğrudan idari yargı yerinde dava açılması hâlinde idari merci tecavüzü nedeniyle dosya, ilgili idari makama, yargı yerince gönderilmektedir. İdari başvuru süresi geçirildikten sonra dava açılması hâlinde ise dava reddedilir.

Kesin ve Yürütülebilir İşlem İdari işlemler, idare tarafından bir kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla, kamu gücü kullanılarak, tek yanlı iradeyle tesis edilen kesin ve yürütülmesi gereken işlemlerdir. Bir işlemin kesin ve yürütülebilir işlem olarak nitelendirilebilmesi için, tüm idari prosedürü tamamlamış, başka bir makamın onay ve iznine tabi olmaksızın hukuk düzeninde değişiklik meydana getirebilen yani idare edilenlerin hukukunu etkileyen bir işlem olması gerekmektedir. Kurulun idari işlemleri kesin ve yürütülebilir işlem niteliğinde olmadığı takdirde dava konusu edilemez.

Süre: Sermaye Piyasası Kanunu’nda Kurula karşı açılacak davalarda ayrı bir süre öngörülmediğinden iptal davaları bakımından 60 günlük genel dava açma süresi geçerli olacaktır.

Husumet İdari yargı yerleri, davalı tarafın seçiminde usulsüzlük olup olmadığını davanın açıldığı anda re’sen araştırmak zorundadır. Sermaye Piyasası Kurulunca uygulanan idari yaptırımlar için husumetin Kurula yöneltilmesi gerekmektedir. Tam yargı davalarında sorumluluğu olan başka kurumlarla birlikte de davalı konumunda bulunabilir.

Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Uygulanan İdari Yaptırımlara Karşı Açılan İptal Davaları

İptal davası, idarenin hukuka aykırı tasarruflarda bulunmasını, kararlar almasını önleyen ve böylece idarenin hukuka bağlılığını ve hukuk düzeninin korunmasını sağlayan en etkili müessesedir. İptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biriyle hukuka aykırı olmalarından dolayı, menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan ve yönetimin hukuka uygunluğunu sağlayan, yönetimin yargısal denetim yollarından birisi olan, objektif nitelikte, idare hukukuna özgü bir dava türüdür. İşlemin iptali halinde o işlem hiç tesis edilmemiş gibi etki doğurur ve önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar. İdarenin işlemlerinden tek yanlı, kesin ve yürütülebilir nitelikte olanlarına karşı iptal davası açılabilir. İdari yargı yerlerince verilen iptal kararlarından yalnız davacı değil, iptal edilen idari karar ile ilgisi olanlar yararlanırlar. Sermaye Piyasası Kurulu’nun yaptırımlarına karşı da hukuka aykırı kararın iptal edilmesini sağlamak amacıyla iptal davası açılabilmektedir.


Sermaye Piyasası Kurulu’nun Uyguladığı İdari Yaptırımlardan Doğan Tam Yargı Davaları

Tam yargı davaları, subjektif hakkı ihlal edilen kişiler tarafından, ihlal edilen hakkın yerine getirilmesi veya uğranılan zararın giderilmesi istemiyle açılan dava türüdür. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda tam yargı davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Tam yargı davaları özel hukuktaki eda davalarına benzemektedir. Dava sonunda verilen karar sadece tarafların hukuki durumunu etkilemektedir. Tam yargı davasının içeriğini tazminat talepleri oluşturabileceği gibi, istirdat talepleri de oluşturabilir. İlgilinin zararı maddi olabileceği gibi manevi de olabilir. Bu iki zarar kaleminin her ikisi birlikte dava konusu edilebilir.


Sermaye Piyasası Kurulunca Uygulanan İdari Yaptırımların Kabahatler Kanunu Çerçevesinde Adli Yargı Organları Tarafından Denetimi

Pek çok kanunda idari nitelikteki işlemlere karşı adli yargı yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu’nda Kurulca uygulanan idari yaptırımlara karşı hangi yargı yoluna başvurulabileceği konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle idari yaptırımlara karşı idari yargıda dava açılmakta ve karara bağlanmaktaydı. Ancak 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra “kabahat” teriminin, Kanun’un, “karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık” şeklinde tanımlaması ile tüm idari yaptırımlar bu Kanun kapsamına alınmıştır.

Diğer yandan, Kanun’un 3’üncü maddesinde “Bu kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde; diğer genel hükümleri idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanır” hükmü nedeniyle tüm idari yaptırımlar bakımından aksi öngörülmedikçe adli yargının görevli olacağı, idari para cezaları ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin yaptırımlar bakımından da bu Kanun’daki usul kuralları, süreler vb. gibi tüm genel hükümlerin uygulanacağı esası benimsenmiştir. Bu durumda, Sermaye Piyasası Kanunu’nda aksine hüküm bulunmadığından tüm idari yaptırımlar bakımından adli yargının görevli olması, Kurulca uygulanan idari para cezalarında ise Kabahatler Kanunu’nun genel ilkelerinin tamamen geçerli olması gündeme gelmiştir. Ancak Kabahatler Kanunu’nun 19’uncu maddesi uyarınca bir meslek veya sanatın yerine getirilememesi, iş yerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin ilgili kanunlarda bu kanuna uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olduğu belirtildiğinden ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun uyguladığı çoğu yaptırımın bu nitelikte olduğundan, uygulamada sadece idari para cezaları bakımından Kabahatler Kanunu’nun etkilerinin hissedildiği söylenebilir.